Tuesday, September 1, 2015

Arzu Çiftsüren'in Manto tercümesi ve takdimi

İstanbul Üniversitesi Urduca bölümünden Arzu Çiftsüren'in Manto'nun Hindistan'ın taksimi üzerine klasikleşmiş hikayesi Toba Tek Singh üzerine yazdığı makaleyi Şarkiyat Mecmuası'ndan ücretsiz okuayabilirsiniz. Hikayenin tercümesi makalede melfufen mevcuttur.



Tuesday, July 28, 2015

N. M. Rasheed Arşivi

McGill üniversitesinden Pasha Khan, N.M. Rasheed'in ailesinden terekesini almış, dijitalleştiriyorlar. Bütçe sıkıntıları olduğundan henüz arşivin büyük kısmı dijitalleştirilememiş, ama 1-2 seneye tamamını internete aktaracaklar.

Blog: http://nmrashed.blogspot.ca/

Archive.org sayfası: https://archive.org/details/@pashamkhan



Ey Semender şiirinin el yazması

Monday, April 20, 2015

Faiz Ahmad Faiz'den: Gel ayaklarında zincirlerle yürü sokaklarda bugün / آج بازار میں پا بہ جولاں چلو

Gel ayaklarında zincirlerle yürü sokaklarda bugün

Yaş gözler, kalpte huzursuzluk, kafi değil
Kafi değil gizli bir aşkla itham olunmak
Gel ayaklarında zincirlerle yürü sokaklarda bugün
Ellerin oynasın, mestane raks et, yürü
Kafan toza bulansın yürü, üstün başın kana bulansın
Herkes bekliyor, gel, gidelim sevgilinin şehrine.
İşte efendisi şehrin ve halk yığını,
Asılsız iddialardan oklar, itham taşları,
Orada, hüznün sabahı ve muvaffakiyetsizliğin günü de,
Kim var bizden başka bunlara saz arkadaşı.
Sevgilinin şehrinde kim kaldı lekesiz,
Cellatın eline düşmeye layık kim kaldı

Kalbin yolculuğuna hazır ol, siz de gelin kalbi kırıklar
Gelin dostlar, haydi! Katlolunmaya!


Faiz Ahmad Faiz öğrencilere okuyor şiirini



Sunday, April 19, 2015

Faiz Ahmad Faiz'den 'Söyle Şimdi Ne Yapalım' / تُم ہی کہو کیا کرنا ہے

efefî Arfin efendiye tuhfe-i yaz u yaydır 

Faiz Ahmad Faiz'in 'Söyle Şimdi Ne Yapalım'ı sürgün şiirlerinden, 'Londra 1981'. Eyüb Khan'ın askeri diktatörlüğünden sonra, Zülfikar Ali Bhutto liderliğinde Pakistan Halk Partisi seçimleri kazanmıştı ve Faiz'de Ulusal Sanat Konseyi'ne atanmıştı. 7 Mart 1977'de iktidara gelen Bhutto hükümetine 5 Temmuz'da Ziya'ül Hak darbe yapar, olağanüstü hal ilan edilir. O Ağustos Pakistan 30. yılını kutlar: askeri diktatörlükler, Hindistan'la savaş, Doğu Pakistan'da ordu katliamları ve Bangladeş'in ayrılması. 30 yıla bir demokrasi deneyimi sığamaz. Afgan cihadı başlar. Faiz Beyrut'a kaçar, 1982'ye dek orada kalacaktır, en yeğin şiirleri bu dönemde yazılır. Çok uzatmayayım.
not: Agha Shahid Ali'nin meşhur tercümesinden okuduysanız, orada şiirin adındaki aciliyet kayboluyor:  ہی geldiği yere vurgu yapar, zamansal bir sıkışma anlamı da vardır. Misal 'ab'a (şimdi) bhi eklendiğinde 'hemen şimdi' anlamı türer. Şiirde bhi hem 'sen'i vurguluyor hem de aciliyet ifade ediyor.  

Söyle Şimdi Ne Yapalım

Acılar nehrine bizler
Yaşam teknesiyle açıldığımızda
Kudret sanki kollarımızda toplanmıştı
Ne kadar da kızıldı kanımız
İki elimizle sarılsak diyorduk
Ötelere varacaktık
Öyle olmadı, her akıntıda
Saklıydı başka akıntılar*
Birkaç kürekçi, acemi hepsi,
Sınanmış değil kürekler.
Dilediğince incele,
Suçla istediğin kadar
Fakat nehir aynı, tekne aynı
Söyle şimdi ne yapalım
Nasıl varalım oraya.
Göğsümüzde görünce
Memleketin yaralarını
Şifacılara bel bağladık
Ayrıca birçok reçete geldi aklımıza,
Birkaç güne diyorduk, diriliriz,
Son bulacak başımıza gelenler
Tüm yaralar iyileşecek
Öyle olmadı, illet
Öylesine derin ve her yere yayılmış.
Şifacılar teşhis koyamamakta
Dilediğince incele,
Suçla istediğin kadar
Bedenlerimiz hala aynı, yaralarımız açıkta.
Söyle şimdi ne yapalım,
Nasıl iyileştirelim bu yarayı.

Londra, 1981


* Faiz'in kullandığı terim 'hare' tatlı suyun tuzlu suyla karşılaştığı yer için kullanılıyor.


Kavitha Krishnamurty'nin Muzaffar Ali bestesiyle yorumu





تُم ہی کہو کیا کرنا ہے

جب دُکھ کی ندیا میں ہم نے
جیون کی ناؤ ڈالی تھی
تھا کتنا کس بل بانہوں میں
لوہُو میں کتنی لالی تھی
یُوں لگتا تھا دو ہاتھ لگے
اور ناؤ پُورم پار لگی
ایسا نہ ہُوا ، ہر دھارے میں
کچھ ان دیکھی منجدھاریں تھیں
کچھ مانجھی تھے انجان بہُت
کچھ بے پرکھی پتواریں تھیں
اب جو بھی چاہو چھان کرو
اب جِتنے چاہو دوش دھرو
ندیا تو وہی ہے ، ناؤ وہی
اب تُم ہی کہو کیا کرنا ہے
اب کیسے پار اُترنا ہے
جب اپنی چھاتی میں ہم نے
اِس دیس کے گھاؤ دیکھے تھے
تھا ویدوں پر وشواش بہت
اور یاد بہت سےنسخے تھے
یُوں لگتا تھا بس کچھ دِن میں
ساری بپتا کٹ جائے گی
اور سب گھاؤ بھر جائیں گے
ایسا نہ ہُوا کہ روگ اپنے
کچھ اِتنے ڈھیر پُرانے تھے
وید اُن کی ٹوہ کو پا نہ سکے
اور ٹوٹکے سب بیکار گئے
اب جو بھی چاہو چھان کرو
اب جتنے چاہو دوش دھرو
چھاتی تو وہی ہے ، گھاؤ وہی
اب تُم ہی کہو کیا کرنا ہے
یہ گھاؤ کیسے بھرنا ہے

لندن ۱۹۸۱

Wednesday, April 15, 2015

Bezm-i Urdu: yeni bir kitap veritabanı

Bezm-i Urdu yeni açıldı, sitede birçok Urduca sağlam kitap var ama herşeyden evvel sitenin özelliği metinlerin unicode olması yani karakterler var, resim değil. Genelde nastalik yüzünden Urduca sitelerde, haber siteleri dahil, metinler .jpeg olarak yükleniyordu. Geçtiğimiz aylarda urduca mac'e geldi sonra işler düzelmeye başladı. Andrid telefonunuz varsa metinleri telefonunuzdan da okuyabiliyorsunuz.


Wednesday, February 25, 2015

'N.M. Raşid'den 'Çömlekçi Hasan'' / حسن کوزہ گر

Pakistani Literature dergisinin 2013 (16:1) sayısında  N.M. Raşid'in ن م راشد meşhur şiirlerinden Hasan Kooza Gar حسن کوزہ گر ingilizce, fransızca, arapça, çince ve türkçe'ye çevrilmiş. Türkçe çeviri Masood Sheikh'e ait.

Masood Akhtar Sheikh emekli bir albay ve Pakistan'ın bir numaralı Türkçe tercümanı. Yaşar Kemal'den Nazım Hikmet'e çevirileri yaptı. Hoş en son Ali Nar'ın (neuzubillah) Arılar Ülkesi'ni de çevirdi, Fethullah Gülen'de var arada kısacası edebiyat zevki biraz leş. Şurada çevirdiklerine dair bilgiler var - Ali Pomegranate yazmışlar  ahaha. ayrıca bkz. dawn haberi.

Sean Pue'nun sitesinden aslı okunabilir, aşağıda da alıntıladım. Derginin ISSUU kopyasından caps'ledim, preview only yazısını mazur görün.












حسن کوزہ گر- 1 -- از ن م راشد

جہاں زاد، نیچے گلی میں ترے در کے آگے
یہ میں سوختہ سر حسن کوزہ گر ھوں!
تجھے صبح بازار میں بوڑھے عطّار یوسف
کی دکّان پر میں نے دیکھا
تو تیری نگاھوں میں وہ تابناکی
تھی میں جس کی حسرت میں نو سال دیوانہ پھرتا رہا ھوں
جہاں زاد، نو سال دیوانہ پھرتا رھا ھوں!
یہ وہ دور تھا جس میں میں نے
کبھی اپنے رنجور کوزوں کی جانب
پلٹ کر نہ دیکھا ــــــــــ
وہ کوزے مرے دست چابک کے پتلے
گل و رنگ و روغن کی مخلوق بے جاں
وہ سر گوشیوں میں یہ کہتے
"حسن کوزہ گر اب کہاں ھے
وہ ہم سے خود اپنے عمل سے
خداوند بن کر خداؤں کے مانند ھے روئے گرداں!"
جہاں زاد نو سال کا دور یوں مجھ پہ گزرا
کہ جیسے کسی شہر مدفون پر وقت گزرے
تغاروں میں مٹی
کبھی جس کی خوشبو سے وارفتہ ھوتا تھا میں
سنگ بستہ پڑی تھی
صراحی و مینا و جام و سبو اور فانوس و گلداں
مری ہیچ مایہ معیشت کے، اظہار فن کے سہارے
شکستہ پڑے تھے

میں خود، میں حسن کوزہ گر پا بہ گل خاک بر سر برھنہ
سر چاک ژولیدہ مو، سر بزانو
کسی غمزدہ دیوتا کی طرح واہمہ کے
گل و لا سے خوابوں کے سیّال کوزے بناتا رہا تھا
جہاں زاد، نو سال پہلے
تو ناداں تھی لیکن تجھے یہ خبر تھی
کہ میں نے، حسن کوزہ گر نے
تری قاف کی سی افق تاب آنکھوں
میں دیکھی ھے وہ تابناکی
کہ جسے سے مرے جسم و جاں، ابرو مہتاب کا
رھگزر بن گئے تھے
جہاں زاد بغداد کی خواب گوں رات
وہ رود دجلہ کا ساحل
وہ کشتی وہ ملّاح کی بند آنکھیں
کسی خستہ جاں رنج بر کوزہ گر کے لیے
ایک ہی رات وہ کہربا تھی
کہ جس سے ابھی تک ھے پیوست اسکا وجود
اس کی جاں اس کا پیکر
مگر ایک ہی رات کا ذوق دریا کی وہ لہر نکلا
حسن کوزہ گر جس میں ڈوبا تو ابھرا نہیں ھے!
جہاں زاد اس دور میں روز، ہر روز
وہ سوختہ بخت آکر
مجھے دیکھتی چاک پر پا بہ گل سر بزانو
تو شانوں سے مجھ کو ہلاتی ــــــــــ
(وہی چاک جو سالہا سال جینے کا تنہا سہارا رہا تھا!)
وہ شانوں سے مجھ کو ہلاتی
حسن کوزہ گر ھوش میں آ"
حسن اپنے ویران گھر پر نظر کر
یہ بچّوں کے تنّور کیونکر بھریں گے
حسن، اے محبّت کے مارے
محبّت امیروں کی بازی،
"حسن، اپنے دیوار و در پر نظر کر
مرے کان میں یہ نوائے حزیں یوں تھی جیسے
کسی ڈوبتے شخص کو زیرگرداب کوئی پکارے!
وہ اشکوں کے انبار پھولوں کے انبار تھے ہاں
مگر میں حسن کوزہ گر شہر اوہام کے ان
خرابوں کا مجذوب تھا جن
میں کوئی صدا کوئی جنبش
کسی مرغ پرّاں کا سایہ
کسی زندگی کا نشاں تک نہیں تھا!

جہاں زاد، میں آج تیری گلی میں
یہاں رات کی سرد گوں تیرگی میں
ترے در کے آگے کھڑا ھوں
سرد مو پریشاں
دریچے سے وہ قاف کی سی طلسمی نگاھیں
مجھے آج پھر جھانکتی ھیں
زمانہ، جہاں زاد وہ چاک ھے جس پہ مینا و جام و سبو
اور فانوس و گلداں
کے مانند بنتے بگڑتے ہیں انساں
میں انساں ھوں لیکن
یہ نو سال جو غم کے قالب میں گزرے!
حسن کوزہ گر آج اک تودہ خاک ھے جس
میں نم کا اثر تک نہیں ھے
جہاں زاد بازار میں صبح عطّار یوسف
کی دکّان پر تیری آنکھیں
پھر اک بار کچھ کہہ گئی ہیں
ان آنکھوں کی تابندہ شوخی
سے اٹھی ھے پھر تودہ خاک میں نم کی ہلکی سی لرزش
یہی شاید اس خاک کو گل بنا دے!

تمنّا کی وسعت کی کس کو خبر ھے جہاں زاد لیکن
تو چاھے تو بن جاؤں میں پھر
وہی کوزہ گر جس کے کوزے
تھے ھر کاخ و کو اور ھر شہر و قریہ کی نازش
تھے جن سے امیر و گدا کے مساکن درخشاں

تمنّا کی وسعت کی کس کو خبر ھے جہاں زاد لیکن
تو چاھے تو میں پھر پلٹ جاؤں ان اپنے مہجور کوزوں کی جانب
گل و لا کے سوکھے تغاروں کی جانب
معیشت کے اظہار فن کے سہاروں کی جانب
کہ میں اس گل و لا سے ، اس رنگ و روغن
سے پھر وہ شرارے نکالوں کہ جن سے
دلوں کے خرابے ھوں روشن!

Sunday, February 22, 2015

Divan şiirinin algoritmik eleştirisi

Burası bizim değil, bize dair herşeyi eblehleştirenlerin ülkesi. İnsanlara lise sıralarında, hazırlanabilecek en berbat kitap ve sunumlarla klasik şiir işkencesi yapan eğitim sistemimizden geriye geçmişin estetik formlarıyla asgari ilişki dahi devşiremeyen bir ülke hasıl oldu. Divan şiirinin dertleriyle diliyle aşk/nefret ilişkisinin ötesinde, Ranciere kafasıyla, bir estetik-siyaset ilişkisi kurabilsek mesela bugün Tanpınar okumak farklı bir anlam kazanırdı. Tanpınar'ın tarih yazıcılığı tam da böyle bir yerden, Cumhuriyet'in nokta-i nazarından (ve fakat bu nokta-i nazar mevcud değildir ve Tanpınar kendisi bunu doğaçlar) estetik bir karşılaşma kurgular. Tanpınar'ın eleştirisi ne kadar alkışlansa da aslında buzlukta, misafir gelmeden önceki akşam çözülsün diye saklanan baklavanın yanındadır. Tanpınar sonrası bir karşılaşma, kendi şimdimizi kuran kırılmayı yeniden düşünme derdi olmadı. Aksine bir irtica var: kadim medeniyetimizin imleyenleri olarak bu şiirler içi doldurulmuş hayvanlar gibi heryerde ama sesleri yok. Medyada İskender Pala gibi ... bir yüzü olan divan şiiri üniversitede ufak bir azınlığın fantezisi. Laurent Mignon ve Walter Andrews gibi isimler olmasa hepten aşık maşuk şair burda makata seslenmişten öteye gidemeyen bir alan. 

Hint Müslümanlarının tecrübesi bambaşka. Tanıdığım herkesin ezberinde şiirler, naatler var. 2 satırlık kuple bilmeyeni dövüyorlar zaten. 16.yy'dan kalma ilahileri insanlar rahatlıkla söylüyor. Bizdekinin aksine, bir Selim Çişti ya da Emir Hüsrev Urduca'nın çağdaş edebiyatındandır.

Aşağıda genç akademisyenlerden Sean Pue'nun Habib Üniversitesi'nde verdiği bir ders var. Divan şiirini dijitalleştirerek metnin bizzatihi kendisini, kavramını dönüştürerek yeni bir eleştirinin imkanını açmak derdinde.

Urduca divan şiirini bilgisayara geçirip, algoritmalarla inceliyor. haritalandırıyor, kelime ve anlam bulutları yaratıyor. Bunun farklı tarihlerden 40 kadar önde gelen divan'da yapıldığını düşünmek bile insanı heyecandan uyutmaz.

Uzun vadede, mesela Bourdieu'nün mütekabiliyet analizinde olduğu üzere, farklı seslerin, tutumların, kelimelerin, temaların, yapıların coğrafi olarak nasıl yayıldığını dönüştüğünü dahi görebiliriz.




Türkiye'de gerçekleşecek bir Urduca sempozyumuna dair notlar

Boğaziçi'nden direk Amerika'ya geldiğimden Türkiye akademisini, ne kadar eş dosttan bitikliğini çoraklığını şapşikliği görsem de, bizzatihi, insan ilişkisi olarak tecrübe etmedim. Sağolsun akademisyenlerimizin yazdığı onlarca berbat makale ve kitabı okuyoruz, beyin hücrelerimiz ölüyor. 

Urduca söz konusu olduğunda çok birşey yok, yazılan çevrilen kitap sayısı 50'yi bulmuyor (yarısı İkbal zaten), benim bildiğim üç üniversitede öğretiliyor. Tanpınar'ın deyişiyle kendisine aşık, başkasına ilgisiz imparatorlukta meğersem 100 sene olmuş Urduca eğitimi başlayalı. Bu sebeple, İstanbul Üniversitesi'nde bir sempozyum tertib olunuyor.

Şimdi konferansın sitesi yok, şöyle bir duyuru sayfası var. 100.yıl olduğu belirtilmiş, kardeş ülke falan filan. Konferans çağrısı düşünmektir soru sormaktır beraber düşünmektir. Düşünülmemiş.

İkinci olarak tema listesi: herşey ve hiçbir şey. Söz dizilimi dahi kötü.  

Son olarak, afişin altına kopyaladım, Halil Toker bey kendi facebook sayfasında -konferansınkinde değil- [nasıl ya?!] gelen makale konularını listeleyip, bu konularda mükerrer yazılar gönderilmemesini söylüyor. Türkiye'de doktora-master yapanlar, özellikle fosilleşmiş kurumlarda
- o konuyu x çalıştı
- z hocanın kitabı var, sen daha iyisini mi yapıcan
gibi ayarlar yiyor. Bunun mikro bir örneği de bu liste. Şimdi haddime değil tabi, bizim titrimiz yok a diyim gene de: Üniversite sayfasına 25 Ocak'ta düşmüş bir konferans duyurusunda yazı özetleri için son tarih 15 Nisan, tam metinler için 25 mayıs diye belirtilmiş.

Peki, eğer aşağıdaki liste varsa, 15 Nisan'dan önce konferansa kabul edilen makaleler nasıl bilinebiliyor? Aşağıdaki liste her 5 günde bir güncelleniyor, Halil beyin sayfasından takip edilebilir. Duyuru sayfasındaki hakemler, yahut kurul bu makaleleri şimdiden bakıp onaylıyor mu? 

Peki bir akademisyen konferans koordinatürünün facebook'unu mu takip etmeli yanlış yapmamak için? Ben tamamen şansa, internette konferansın sitesine bakarken rastladım Halil beyin sayfasına. 

Bir de tabi daha dev mantık hatası aynı konuda birden çok makaleye dair yasak. Bu çalışıldı bitti tavrının tekrarı. Belki daha iyi bir yazı gelecek bu konuda, belki de AYNI KONU FARKLI AÇILARDAN ÇALIŞILABİLİR değil mi? tabi, Halil bey belirtmiş ama başlıkları aşağıdaki gibi aşırı genel sunumlar varken bu nasıl olacak? Burayla sınırlı bir sorun değil, tc akademisinin ne sorusu ne tarzı var, garip bir nesnellik fantezisiyle x'te y, z'nın k'sı, m ve n ilişkisi vb formüllerin ötesine geçemiyor.

Katılımcı listesi, aşağıdaki listenin kabul edilmiş yazılar olduğunu farzediyorum, son derece kötü. Bitik eğitim bilimleri sunumlarından, x kitabı y risalesinden özet geçmecelere 3.dünya akademisinin bütün klişeleri biraraya gelmiş. 

Böyle bir konferans olacaktıysa, halihazırda dünyada Urduca edebiyat üzerine otorite isimlerle iletişime geçilebilir, Şemşür-rahman Faruki'sinden Şemim Hanefi'ye, C.M. Naim'den daha genç bir sürü akademisyene davetiye gönderilebilirdi. 2000 yılında Beyond Turk and Hindu gibi bombastik derlemelere imza atmış bir akademisyenler topluluğundan bahsediyoruz. Ayrıca bu insanlar Türkçe'ye Türkiye'ye de meraklı. Çoğu zaman karşılarında muhatap bir Türk akademisi bulamadıkları için bazı konuları çalış(a)mıyorlar. Sebk-i Hindi'den tutun Nakşibendiliğe Hintle çok somut ve katmanlı etkileşimler var. Müslüman milliyetçiliğinin dar kalıplarında kalındıkça İkbal'den devletten Osmanlı'dan öteye gidilemez. 

Azıcık profesyönellik. Yahu bir de ayıptır, Türkçe - Urduca - İngilizce bir site açın.

EK:

Cuma günü İstanbul Üniversitesi Urduca bölümünün facebook'undan ve üniversite sayfasından [konferansın facebook'unda 23.1 itibariyle duyurulmamıştı] yoğun katılım nedeniyle sadece doktora ünvanı olanların makale gönderebileceği belirtildi, önceden kabul edilen makaleler de geri çevrilecekmiş. WOW.

EK 2:

25 Mayıs'a kadar gönderilen tüm makaleler konferans esnasında kitap olarak basılmış olacak ve orada dağıtılacakmış. NASIL YA. yahu bir konferans gerçekleşmeden kitabı neden basılsın, belki rezalet sunumlar olacak, belki basılmayı haketmeyen kötü yazılar var.

Onu geçtim, bir konferans niçin yapılır? 

Birbirinden öğrenmek için, sunum yapılır insanlar soru sorar, itiraz eder, müdahalede bulunur, tavsiye verir, takdir eder, eleştirir. Konferans sunumları bu açıdan ucu açık bir sorgulama-yazı sürecinin önemli bir bileşenidir. İş kollektif nitelik kazanır, çoğullaşır, başkalarına müteşekkir kalırsınız, akademi birlikte düşünmek için var. Eğer konferans sunumları şimdiden kitap olacaksa neden konferans yapılıyor ki? Birlikte düşünmeye, başkasının dolayımından kendine yeniden bakma ihtiyacı duymuyorsak neden yazıyoruz?




Konferansın mürettibi Halil Toker facebook sayfasında gelen makaleleri sürekli güncelliyor.

REVISED LIST 15.2.2015 (with some corrections and new additions in the topic names)
IMPORTANT NOTICE/ ÖNEMLE DUYURULUR

Participants are kindly requested not to prapare their papers on the very same titles/topics which were given below. (If one paper will be prapared on the same topic then it should be chosen on a different aspect of the same subject.)

(Katılımcıların aşağıda belirtilen konu başlıkları ile aynı konuda bildiri hazırlamamaları önemle rica olunur.)

----Name of the topics received by participants until now /
Katılımcılar tarafından gönderilen konu başlıkları----
1.Urdu in Russia/Rusya’da Urdu Dili---Prof. Dr. Ludmila A. Vasilyeva (Russia)
2.Abuduljabbar Khairi and The Beginning of Urdu Lear-ning in Daru’l-Funûn-Istanbul University------Prof. Dr. Halil Toker-Turkey
3.Prof. Dr. Ghulam Hussain Zulfiqar ------Prof. Dr. Huse-yin Yazici (Turkey)
4.Hijrat Movement/Hicret Hareketi ------Assistant Prof. Zekai Kardas (Turkey)
5.Jahan-i Islam and Urdu Press in Istanbul/Cihân-ı İslâm ve İstanbul’da Urduca Basın-----Dr. Rashid Haque (India)
6.Turki, Farsi, Urdu-Lisaniyati Mutalaa, Taqabul aur Rawabit/Türkçe, Farsça ve Urduca, Dilbilimsel İnceleme, Karşılaştrıma ve İlişkiler------ Prof. Dr. Muhammad Kio-umarsi (Iran)
7. Turkey in Urdu Writings from the Late 19th to the Early 20th Century-----Prof. Dr. Christina Oesterheld (Germany)
8.Urdu Literature in Germany: A Perspective of Social Problems/Almanya’da Urdu Edebiyatı: Sosyal Sorunlara Yaklaşım-------Sarwar Gazali (Germany)
9.Urdu Poetry in the UK: Social Problems and their di-mentions/Birleşik Krallıklar’da Urdu Şiiri: Sosyal Prob-lemler ve Boyutları----- Mehjabeen Ghazal Ansari (UK)
10.Urdu Literature in Denmark and Social Prob-lems/Danimarka’da Urdu Dili ve Sosyal Sorunlar------- Sadaf Mirza (Denmark)
11.Urdu in Egypt/Mısır’da Urdu Dili------Prof. Dr. Ibra-him Muhammad Ibrahim (Egypt)
12.The End of the Ottoman Khilafat and Urdu Literatu-re/Osmanlı Hilafeti’nin Sonu ve Urdu Edebiyatı.----- Saud Osmani (Pakistan)
13. Internet, Globalization and Urdu Short Stories with a Reference to Turkey-İnternet, Globalleşme ve Urduca Öy-kü----- Prof. Dr. Muhammad Kamran (Pakistan)
14.Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan and Iqbal Translations/Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan ve İkbal Çevirileri------Prof. Dr. Azmi Bilgin (Turkey)
15. 'Beginning of History-writing in Urdu: A critical study of Rustam Ali Bijnauri’s 'Qissa wa Ahwal-i-Rohila’ compi-led during the Turkish Mughal Rule in India-Urduca Ta-rih Yazımının Başlangıcı------- Humera Naz (Pakistan)
16. Urdu Literatue in Norway with a Special Note to So-cial Problems-Norveç'te Urdu Edebiyatı----- Faisal Hash-mi (Norway)
17) Urdu Literatüre in Kuwait and its prob-lems/Kuveyt'fe Urdu Edebiyatı ve Sorunları------Afroz Alam (Kuwait)
18) Turkey and Turks in the Travelogues of Hakeem Mo-hammed Said/Hekim Muhammed Said'in Seyahatname-lerinde Türkiye ve Türkler--------Dr. Arzu Süren Çiftsüren (Türkiye)
19) Urdu-Turki Mushtaraka Alfaaz/Urduca ve Türkçede-ki Ortak Kelimeler--------Dr. Tariq Hashmi (Pakistan)
20) Abdulkadir Karahan and His Works on Iqbal/Abdülkadir Karahan ve İkbal Çalışmaları-----Dr. Ahmet Çelik (Turkey)
21) Thesis on Muhammad Iqbal in Turkey/Türkiye'de İkbal Üzerine Yapılan Tezler----Hatice Görgün (Turkey)
22) Turkey meyN Urdu ka Mazi, Hal aur Mus-taqnil/Türkiye’de Urduca’nın Geçmişi, Bugünü ve Gele-ceği------ Prof. Dr. Saadat Saeed (Pakistan)
23) Turki meyN BacchooN ka adaba ur unkay Urdu Ta-rajum/Türkiye’de Çocuk Edebiyatı ve Urduca Çevirileri------ Shoaib Mirza (Pakistan)
24) Turkey in Travelogs/Seyahatnamelerde Türkiye-----Prof. Dr. Najeeb Jamal (Pakistan)
25) Contribition of Non-Muslim Urdu Writers in Enrich-ment of Urdu Language and Literature-Global Perspecti-ve/Gayrimüslim Yazarların Urdu Dilinin Zenginleşmesi-ne Olan Katkıları------Prof. Dr. Kewal Dheer (India)
26) Prof. Dr. Halil Toker--------Dr. Yahya Saba (India)
27) Turkish and Urdu Proverbs-A Comparative Study/Türk Dili ve Urdu Dilindeki Atasözlerine Karşılaş-tırmalı Bir Bakış------Associate Prof. Nuriye Bilik-Nuriye Özenç. (Turkey)
28) Namik Kamal aur Nazim Hikmat kay Urdu Tara-jim/Namık Kemal ve Nazım Hikmet’in Urdu Diline Çeviri-leri------- Associate Prof. Dr. Soofia Yousuf (Pakistan)
29) Thoughts of Iqbal on the modernization period in Tur-key/Türkiye'nin modernleşme dönemine İkbal'in Bakışı--------Prof. Dr. Celal Soydan (Turkey)
30) Turkey Noveloon ka Pakistan main mouashrti musraf ( Orhan Kemal , Yasar Kemal aur Orhan Pamuk kay No-veloon kay Noveloon kay hawaley sey)/Türk Romanlarını Pakistan Toplumu Üzerindeki Etkisi-------- Prof. Dr. You-suf Khusk (Pakistan)
31) Pakistani Jamiaat meyN Tahqeeq u Tadrees kee Nai Soorat-e haal-Urdu key hawalay say/Pakistan Üniversi-telerinde Araştırmalar ve Eğitim Yöntemleri Üzerine Bir İnceleme------ Associate Prof. Zia-ul-Hasan (Pakistan)
32) Urdu Zaban meyN Turki afsanooN kay Tarajim-Eyk Jaiza/Türk Öykülerinin Urdu Diline Çevirileri----Dr. Muzzamila Shafique (Pakistan)
33) Saltanat-e Osmania se mutaliq Urdu me Pakistani darsi kutub/Osmanlı Devleti ile ilgili Pakistan’da Yayım-lanan Ders Kitaplar--------Dr. Sheema Rabbani (Pakistan)
34)Mera Sultan say Ataturk ki Awami Jumhooriat tak/Sultan Süleyman’dan Atatürk Cumhuriyetine-----Afzaal Rehan (Pakistan)
35) Shibli Noumani aur un ka safarnamah “Safarnama-e Room o Misr o Sham”/Şibli Numani ve “Sefername-i Rûm-Mısır ve Şam” Adlı Seyahatnamesi------ Prof. Dr. Khalid Nadeem (Pakistan)
36) Urdu in Turkey and Akhbar-e Urdu/Türkiye’de Urdu-ce ve Ahbar-i Urdu-------Dr. Muhammad Ashraf Kamal (Pakistan)
37) Turk Students learning Urdu in Pakistan: History, Problems, Suggestions / Pakistan'da Urdu Eğitimi Alan Türk Öğrenciler: Tarihi Süreç, Problemler, Öneriler---- Dr. Zafar Ahmed (Pakistan)
38) Urdu ki ibtedai Nasho wo numa mein Turkon ka his-saa na hawalae Dakhan/Urdu Dilinin Gelişim Aşamala-rına Türkler’İn Katkısı-------- Dr. Saleem Mohuiddin (In-dia)
39) Jadeed Urdu Nazm meyN Zikr-e Turki/Modern Urdu Şiirinde Türkiye------Dr. Asif Zahri (India)

Monday, February 16, 2015

Pakistan ne demek? پاکستان کا مطلب کیا ہے؟ ۰

Habib Calib'in tüm basitliğiyle ciddiye aldığı bu soru 68 yıldır soruluyor. Pakistan ismi nerden geliyor? Neden bölünme gerçekleşti? Kim karar verdi? Nasıl oldu da oldu?

1944'te Sialkot'lu bir öğretmen Aşgar Sovdai 2 satırlık bir şiir yazar: Pakistan ka matlab kya hein?/ Lailaheillallah (Pakistan ne demek? / Lailaheillalah), bu şiircik o kadar tutar o kadar akılları alır ki yıllar sonra Muhammad Ali Cinnah bağımsızlıkta bu şiirin payı %25'tir der. Ve fakat Muslim League hiçbir zaman bu şiiri onaylamaz, lakin gayri resmi şiiri olur, halk arasında bugüne dek 'Pakistan ideolojisi'nin özetidir.

*Anwar Iqbal'in slogan üzerine yazısına bir bakın.

Keşmir'den işgale karşı

Kudretullah Şahab'ın özyaşamöyküsü Şahabname'deki meşhur bir kısımda Keşmirli aşçısı Ramazan'la beraber Cinnah'ı dinler. 3 Haziran 1947, Cinnah Hindistan'ın taksimatını anlatıyor radyoda. Ramazan çok heyecanlıdır dualar eder. Sorar, Pakistan ne demek biliyor musun, neyden yapılır deyince 'lailaheillallah' der (sağcı arkadaşların şimdiden gözleri doldu biliyorum).

Habib Calib tekrar soruyor, basitliğiyle içi boşluğuyla hududsuz kapsayıcılığıyla anlamsızlaşmış bu sloganı ağızlara pelesenk edenlerin tekelinden alıyor ve bir yaşamak meselesi olarak koyuyor. (Sahi 'Türkiye' ne demek? İsmet Özel bu role soyunmadı mı? Yeni bir slogan, yeterince boş, olabildiğine putperest.) Diğer şiirlerinde de aynı stratejiyle iktidarın sözlerini zehirlemeyi tercih eder.

Pakistan ne demek?
Ekmek, elbise ve ilaç
Küçüğünden başını sokacağın bir ev
Gönül ister ki ücretsiz eğitim
Vallahi ben hep Müslüman kaldım
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Amerika'nın sadakası için anırma
Gülmeyin ey insanlar
Dokunmayın demokrasiye
Tutunun özgürlüğünüze
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

El koy topraklarına ağaların
Al hırsızlardan değirmenleri
Karanlıklardan çıkar ülkeyi
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Sınırlar, Sind, Baluçistan
Bunlar Pencab'ın canı
Ve Bengal ki hepsinden güzel
Ah etmesin dudakları
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Bu en temel şey öyleyse
Verin halka özgürlüğünü
Darmaduman edin gaspçıları
Hakikate mazhar olanlar söyler hakkı
Pakistan ne demek?

   La ilahe illallah...