Wednesday, February 25, 2015

'N.M. Raşid'den 'Çömlekçi Hasan'' / حسن کوزہ گر

Pakistani Literature dergisinin 2013 (16:1) sayısında  N.M. Raşid'in ن م راشد meşhur şiirlerinden Hasan Kooza Gar حسن کوزہ گر ingilizce, fransızca, arapça, çince ve türkçe'ye çevrilmiş. Türkçe çeviri Masood Sheikh'e ait.

Masood Akhtar Sheikh emekli bir albay ve Pakistan'ın bir numaralı Türkçe tercümanı. Yaşar Kemal'den Nazım Hikmet'e çevirileri yaptı. Hoş en son Ali Nar'ın (neuzubillah) Arılar Ülkesi'ni de çevirdi, Fethullah Gülen'de var arada kısacası edebiyat zevki biraz leş. Şurada çevirdiklerine dair bilgiler var - Ali Pomegranate yazmışlar  ahaha. ayrıca bkz. dawn haberi.

Sean Pue'nun sitesinden aslı okunabilir, aşağıda da alıntıladım. Derginin ISSUU kopyasından caps'ledim, preview only yazısını mazur görün.












حسن کوزہ گر- 1 -- از ن م راشد

جہاں زاد، نیچے گلی میں ترے در کے آگے
یہ میں سوختہ سر حسن کوزہ گر ھوں!
تجھے صبح بازار میں بوڑھے عطّار یوسف
کی دکّان پر میں نے دیکھا
تو تیری نگاھوں میں وہ تابناکی
تھی میں جس کی حسرت میں نو سال دیوانہ پھرتا رہا ھوں
جہاں زاد، نو سال دیوانہ پھرتا رھا ھوں!
یہ وہ دور تھا جس میں میں نے
کبھی اپنے رنجور کوزوں کی جانب
پلٹ کر نہ دیکھا ــــــــــ
وہ کوزے مرے دست چابک کے پتلے
گل و رنگ و روغن کی مخلوق بے جاں
وہ سر گوشیوں میں یہ کہتے
"حسن کوزہ گر اب کہاں ھے
وہ ہم سے خود اپنے عمل سے
خداوند بن کر خداؤں کے مانند ھے روئے گرداں!"
جہاں زاد نو سال کا دور یوں مجھ پہ گزرا
کہ جیسے کسی شہر مدفون پر وقت گزرے
تغاروں میں مٹی
کبھی جس کی خوشبو سے وارفتہ ھوتا تھا میں
سنگ بستہ پڑی تھی
صراحی و مینا و جام و سبو اور فانوس و گلداں
مری ہیچ مایہ معیشت کے، اظہار فن کے سہارے
شکستہ پڑے تھے

میں خود، میں حسن کوزہ گر پا بہ گل خاک بر سر برھنہ
سر چاک ژولیدہ مو، سر بزانو
کسی غمزدہ دیوتا کی طرح واہمہ کے
گل و لا سے خوابوں کے سیّال کوزے بناتا رہا تھا
جہاں زاد، نو سال پہلے
تو ناداں تھی لیکن تجھے یہ خبر تھی
کہ میں نے، حسن کوزہ گر نے
تری قاف کی سی افق تاب آنکھوں
میں دیکھی ھے وہ تابناکی
کہ جسے سے مرے جسم و جاں، ابرو مہتاب کا
رھگزر بن گئے تھے
جہاں زاد بغداد کی خواب گوں رات
وہ رود دجلہ کا ساحل
وہ کشتی وہ ملّاح کی بند آنکھیں
کسی خستہ جاں رنج بر کوزہ گر کے لیے
ایک ہی رات وہ کہربا تھی
کہ جس سے ابھی تک ھے پیوست اسکا وجود
اس کی جاں اس کا پیکر
مگر ایک ہی رات کا ذوق دریا کی وہ لہر نکلا
حسن کوزہ گر جس میں ڈوبا تو ابھرا نہیں ھے!
جہاں زاد اس دور میں روز، ہر روز
وہ سوختہ بخت آکر
مجھے دیکھتی چاک پر پا بہ گل سر بزانو
تو شانوں سے مجھ کو ہلاتی ــــــــــ
(وہی چاک جو سالہا سال جینے کا تنہا سہارا رہا تھا!)
وہ شانوں سے مجھ کو ہلاتی
حسن کوزہ گر ھوش میں آ"
حسن اپنے ویران گھر پر نظر کر
یہ بچّوں کے تنّور کیونکر بھریں گے
حسن، اے محبّت کے مارے
محبّت امیروں کی بازی،
"حسن، اپنے دیوار و در پر نظر کر
مرے کان میں یہ نوائے حزیں یوں تھی جیسے
کسی ڈوبتے شخص کو زیرگرداب کوئی پکارے!
وہ اشکوں کے انبار پھولوں کے انبار تھے ہاں
مگر میں حسن کوزہ گر شہر اوہام کے ان
خرابوں کا مجذوب تھا جن
میں کوئی صدا کوئی جنبش
کسی مرغ پرّاں کا سایہ
کسی زندگی کا نشاں تک نہیں تھا!

جہاں زاد، میں آج تیری گلی میں
یہاں رات کی سرد گوں تیرگی میں
ترے در کے آگے کھڑا ھوں
سرد مو پریشاں
دریچے سے وہ قاف کی سی طلسمی نگاھیں
مجھے آج پھر جھانکتی ھیں
زمانہ، جہاں زاد وہ چاک ھے جس پہ مینا و جام و سبو
اور فانوس و گلداں
کے مانند بنتے بگڑتے ہیں انساں
میں انساں ھوں لیکن
یہ نو سال جو غم کے قالب میں گزرے!
حسن کوزہ گر آج اک تودہ خاک ھے جس
میں نم کا اثر تک نہیں ھے
جہاں زاد بازار میں صبح عطّار یوسف
کی دکّان پر تیری آنکھیں
پھر اک بار کچھ کہہ گئی ہیں
ان آنکھوں کی تابندہ شوخی
سے اٹھی ھے پھر تودہ خاک میں نم کی ہلکی سی لرزش
یہی شاید اس خاک کو گل بنا دے!

تمنّا کی وسعت کی کس کو خبر ھے جہاں زاد لیکن
تو چاھے تو بن جاؤں میں پھر
وہی کوزہ گر جس کے کوزے
تھے ھر کاخ و کو اور ھر شہر و قریہ کی نازش
تھے جن سے امیر و گدا کے مساکن درخشاں

تمنّا کی وسعت کی کس کو خبر ھے جہاں زاد لیکن
تو چاھے تو میں پھر پلٹ جاؤں ان اپنے مہجور کوزوں کی جانب
گل و لا کے سوکھے تغاروں کی جانب
معیشت کے اظہار فن کے سہاروں کی جانب
کہ میں اس گل و لا سے ، اس رنگ و روغن
سے پھر وہ شرارے نکالوں کہ جن سے
دلوں کے خرابے ھوں روشن!

Sunday, February 22, 2015

Divan şiirinin algoritmik eleştirisi

Burası bizim değil, bize dair herşeyi eblehleştirenlerin ülkesi. İnsanlara lise sıralarında, hazırlanabilecek en berbat kitap ve sunumlarla klasik şiir işkencesi yapan eğitim sistemimizden geriye geçmişin estetik formlarıyla asgari ilişki dahi devşiremeyen bir ülke hasıl oldu. Divan şiirinin dertleriyle diliyle aşk/nefret ilişkisinin ötesinde, Ranciere kafasıyla, bir estetik-siyaset ilişkisi kurabilsek mesela bugün Tanpınar okumak farklı bir anlam kazanırdı. Tanpınar'ın tarih yazıcılığı tam da böyle bir yerden, Cumhuriyet'in nokta-i nazarından (ve fakat bu nokta-i nazar mevcud değildir ve Tanpınar kendisi bunu doğaçlar) estetik bir karşılaşma kurgular. Tanpınar'ın eleştirisi ne kadar alkışlansa da aslında buzlukta, misafir gelmeden önceki akşam çözülsün diye saklanan baklavanın yanındadır. Tanpınar sonrası bir karşılaşma, kendi şimdimizi kuran kırılmayı yeniden düşünme derdi olmadı. Aksine bir irtica var: kadim medeniyetimizin imleyenleri olarak bu şiirler içi doldurulmuş hayvanlar gibi heryerde ama sesleri yok. Medyada İskender Pala gibi ... bir yüzü olan divan şiiri üniversitede ufak bir azınlığın fantezisi. Laurent Mignon ve Walter Andrews gibi isimler olmasa hepten aşık maşuk şair burda makata seslenmişten öteye gidemeyen bir alan. 

Hint Müslümanlarının tecrübesi bambaşka. Tanıdığım herkesin ezberinde şiirler, naatler var. 2 satırlık kuple bilmeyeni dövüyorlar zaten. 16.yy'dan kalma ilahileri insanlar rahatlıkla söylüyor. Bizdekinin aksine, bir Selim Çişti ya da Emir Hüsrev Urduca'nın çağdaş edebiyatındandır.

Aşağıda genç akademisyenlerden Sean Pue'nun Habib Üniversitesi'nde verdiği bir ders var. Divan şiirini dijitalleştirerek metnin bizzatihi kendisini, kavramını dönüştürerek yeni bir eleştirinin imkanını açmak derdinde.

Urduca divan şiirini bilgisayara geçirip, algoritmalarla inceliyor. haritalandırıyor, kelime ve anlam bulutları yaratıyor. Bunun farklı tarihlerden 40 kadar önde gelen divan'da yapıldığını düşünmek bile insanı heyecandan uyutmaz.

Uzun vadede, mesela Bourdieu'nün mütekabiliyet analizinde olduğu üzere, farklı seslerin, tutumların, kelimelerin, temaların, yapıların coğrafi olarak nasıl yayıldığını dönüştüğünü dahi görebiliriz.




Türkiye'de gerçekleşecek bir Urduca sempozyumuna dair notlar

Boğaziçi'nden direk Amerika'ya geldiğimden Türkiye akademisini, ne kadar eş dosttan bitikliğini çoraklığını şapşikliği görsem de, bizzatihi, insan ilişkisi olarak tecrübe etmedim. Sağolsun akademisyenlerimizin yazdığı onlarca berbat makale ve kitabı okuyoruz, beyin hücrelerimiz ölüyor. 

Urduca söz konusu olduğunda çok birşey yok, yazılan çevrilen kitap sayısı 50'yi bulmuyor (yarısı İkbal zaten), benim bildiğim üç üniversitede öğretiliyor. Tanpınar'ın deyişiyle kendisine aşık, başkasına ilgisiz imparatorlukta meğersem 100 sene olmuş Urduca eğitimi başlayalı. Bu sebeple, İstanbul Üniversitesi'nde bir sempozyum tertib olunuyor.

Şimdi konferansın sitesi yok, şöyle bir duyuru sayfası var. 100.yıl olduğu belirtilmiş, kardeş ülke falan filan. Konferans çağrısı düşünmektir soru sormaktır beraber düşünmektir. Düşünülmemiş.

İkinci olarak tema listesi: herşey ve hiçbir şey. Söz dizilimi dahi kötü.  

Son olarak, afişin altına kopyaladım, Halil Toker bey kendi facebook sayfasında -konferansınkinde değil- [nasıl ya?!] gelen makale konularını listeleyip, bu konularda mükerrer yazılar gönderilmemesini söylüyor. Türkiye'de doktora-master yapanlar, özellikle fosilleşmiş kurumlarda
- o konuyu x çalıştı
- z hocanın kitabı var, sen daha iyisini mi yapıcan
gibi ayarlar yiyor. Bunun mikro bir örneği de bu liste. Şimdi haddime değil tabi, bizim titrimiz yok a diyim gene de: Üniversite sayfasına 25 Ocak'ta düşmüş bir konferans duyurusunda yazı özetleri için son tarih 15 Nisan, tam metinler için 25 mayıs diye belirtilmiş.

Peki, eğer aşağıdaki liste varsa, 15 Nisan'dan önce konferansa kabul edilen makaleler nasıl bilinebiliyor? Aşağıdaki liste her 5 günde bir güncelleniyor, Halil beyin sayfasından takip edilebilir. Duyuru sayfasındaki hakemler, yahut kurul bu makaleleri şimdiden bakıp onaylıyor mu? 

Peki bir akademisyen konferans koordinatürünün facebook'unu mu takip etmeli yanlış yapmamak için? Ben tamamen şansa, internette konferansın sitesine bakarken rastladım Halil beyin sayfasına. 

Bir de tabi daha dev mantık hatası aynı konuda birden çok makaleye dair yasak. Bu çalışıldı bitti tavrının tekrarı. Belki daha iyi bir yazı gelecek bu konuda, belki de AYNI KONU FARKLI AÇILARDAN ÇALIŞILABİLİR değil mi? tabi, Halil bey belirtmiş ama başlıkları aşağıdaki gibi aşırı genel sunumlar varken bu nasıl olacak? Burayla sınırlı bir sorun değil, tc akademisinin ne sorusu ne tarzı var, garip bir nesnellik fantezisiyle x'te y, z'nın k'sı, m ve n ilişkisi vb formüllerin ötesine geçemiyor.

Katılımcı listesi, aşağıdaki listenin kabul edilmiş yazılar olduğunu farzediyorum, son derece kötü. Bitik eğitim bilimleri sunumlarından, x kitabı y risalesinden özet geçmecelere 3.dünya akademisinin bütün klişeleri biraraya gelmiş. 

Böyle bir konferans olacaktıysa, halihazırda dünyada Urduca edebiyat üzerine otorite isimlerle iletişime geçilebilir, Şemşür-rahman Faruki'sinden Şemim Hanefi'ye, C.M. Naim'den daha genç bir sürü akademisyene davetiye gönderilebilirdi. 2000 yılında Beyond Turk and Hindu gibi bombastik derlemelere imza atmış bir akademisyenler topluluğundan bahsediyoruz. Ayrıca bu insanlar Türkçe'ye Türkiye'ye de meraklı. Çoğu zaman karşılarında muhatap bir Türk akademisi bulamadıkları için bazı konuları çalış(a)mıyorlar. Sebk-i Hindi'den tutun Nakşibendiliğe Hintle çok somut ve katmanlı etkileşimler var. Müslüman milliyetçiliğinin dar kalıplarında kalındıkça İkbal'den devletten Osmanlı'dan öteye gidilemez. 

Azıcık profesyönellik. Yahu bir de ayıptır, Türkçe - Urduca - İngilizce bir site açın.

EK:

Cuma günü İstanbul Üniversitesi Urduca bölümünün facebook'undan ve üniversite sayfasından [konferansın facebook'unda 23.1 itibariyle duyurulmamıştı] yoğun katılım nedeniyle sadece doktora ünvanı olanların makale gönderebileceği belirtildi, önceden kabul edilen makaleler de geri çevrilecekmiş. WOW.

EK 2:

25 Mayıs'a kadar gönderilen tüm makaleler konferans esnasında kitap olarak basılmış olacak ve orada dağıtılacakmış. NASIL YA. yahu bir konferans gerçekleşmeden kitabı neden basılsın, belki rezalet sunumlar olacak, belki basılmayı haketmeyen kötü yazılar var.

Onu geçtim, bir konferans niçin yapılır? 

Birbirinden öğrenmek için, sunum yapılır insanlar soru sorar, itiraz eder, müdahalede bulunur, tavsiye verir, takdir eder, eleştirir. Konferans sunumları bu açıdan ucu açık bir sorgulama-yazı sürecinin önemli bir bileşenidir. İş kollektif nitelik kazanır, çoğullaşır, başkalarına müteşekkir kalırsınız, akademi birlikte düşünmek için var. Eğer konferans sunumları şimdiden kitap olacaksa neden konferans yapılıyor ki? Birlikte düşünmeye, başkasının dolayımından kendine yeniden bakma ihtiyacı duymuyorsak neden yazıyoruz?




Konferansın mürettibi Halil Toker facebook sayfasında gelen makaleleri sürekli güncelliyor.

REVISED LIST 15.2.2015 (with some corrections and new additions in the topic names)
IMPORTANT NOTICE/ ÖNEMLE DUYURULUR

Participants are kindly requested not to prapare their papers on the very same titles/topics which were given below. (If one paper will be prapared on the same topic then it should be chosen on a different aspect of the same subject.)

(Katılımcıların aşağıda belirtilen konu başlıkları ile aynı konuda bildiri hazırlamamaları önemle rica olunur.)

----Name of the topics received by participants until now /
Katılımcılar tarafından gönderilen konu başlıkları----
1.Urdu in Russia/Rusya’da Urdu Dili---Prof. Dr. Ludmila A. Vasilyeva (Russia)
2.Abuduljabbar Khairi and The Beginning of Urdu Lear-ning in Daru’l-Funûn-Istanbul University------Prof. Dr. Halil Toker-Turkey
3.Prof. Dr. Ghulam Hussain Zulfiqar ------Prof. Dr. Huse-yin Yazici (Turkey)
4.Hijrat Movement/Hicret Hareketi ------Assistant Prof. Zekai Kardas (Turkey)
5.Jahan-i Islam and Urdu Press in Istanbul/Cihân-ı İslâm ve İstanbul’da Urduca Basın-----Dr. Rashid Haque (India)
6.Turki, Farsi, Urdu-Lisaniyati Mutalaa, Taqabul aur Rawabit/Türkçe, Farsça ve Urduca, Dilbilimsel İnceleme, Karşılaştrıma ve İlişkiler------ Prof. Dr. Muhammad Kio-umarsi (Iran)
7. Turkey in Urdu Writings from the Late 19th to the Early 20th Century-----Prof. Dr. Christina Oesterheld (Germany)
8.Urdu Literature in Germany: A Perspective of Social Problems/Almanya’da Urdu Edebiyatı: Sosyal Sorunlara Yaklaşım-------Sarwar Gazali (Germany)
9.Urdu Poetry in the UK: Social Problems and their di-mentions/Birleşik Krallıklar’da Urdu Şiiri: Sosyal Prob-lemler ve Boyutları----- Mehjabeen Ghazal Ansari (UK)
10.Urdu Literature in Denmark and Social Prob-lems/Danimarka’da Urdu Dili ve Sosyal Sorunlar------- Sadaf Mirza (Denmark)
11.Urdu in Egypt/Mısır’da Urdu Dili------Prof. Dr. Ibra-him Muhammad Ibrahim (Egypt)
12.The End of the Ottoman Khilafat and Urdu Literatu-re/Osmanlı Hilafeti’nin Sonu ve Urdu Edebiyatı.----- Saud Osmani (Pakistan)
13. Internet, Globalization and Urdu Short Stories with a Reference to Turkey-İnternet, Globalleşme ve Urduca Öy-kü----- Prof. Dr. Muhammad Kamran (Pakistan)
14.Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan and Iqbal Translations/Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan ve İkbal Çevirileri------Prof. Dr. Azmi Bilgin (Turkey)
15. 'Beginning of History-writing in Urdu: A critical study of Rustam Ali Bijnauri’s 'Qissa wa Ahwal-i-Rohila’ compi-led during the Turkish Mughal Rule in India-Urduca Ta-rih Yazımının Başlangıcı------- Humera Naz (Pakistan)
16. Urdu Literatue in Norway with a Special Note to So-cial Problems-Norveç'te Urdu Edebiyatı----- Faisal Hash-mi (Norway)
17) Urdu Literatüre in Kuwait and its prob-lems/Kuveyt'fe Urdu Edebiyatı ve Sorunları------Afroz Alam (Kuwait)
18) Turkey and Turks in the Travelogues of Hakeem Mo-hammed Said/Hekim Muhammed Said'in Seyahatname-lerinde Türkiye ve Türkler--------Dr. Arzu Süren Çiftsüren (Türkiye)
19) Urdu-Turki Mushtaraka Alfaaz/Urduca ve Türkçede-ki Ortak Kelimeler--------Dr. Tariq Hashmi (Pakistan)
20) Abdulkadir Karahan and His Works on Iqbal/Abdülkadir Karahan ve İkbal Çalışmaları-----Dr. Ahmet Çelik (Turkey)
21) Thesis on Muhammad Iqbal in Turkey/Türkiye'de İkbal Üzerine Yapılan Tezler----Hatice Görgün (Turkey)
22) Turkey meyN Urdu ka Mazi, Hal aur Mus-taqnil/Türkiye’de Urduca’nın Geçmişi, Bugünü ve Gele-ceği------ Prof. Dr. Saadat Saeed (Pakistan)
23) Turki meyN BacchooN ka adaba ur unkay Urdu Ta-rajum/Türkiye’de Çocuk Edebiyatı ve Urduca Çevirileri------ Shoaib Mirza (Pakistan)
24) Turkey in Travelogs/Seyahatnamelerde Türkiye-----Prof. Dr. Najeeb Jamal (Pakistan)
25) Contribition of Non-Muslim Urdu Writers in Enrich-ment of Urdu Language and Literature-Global Perspecti-ve/Gayrimüslim Yazarların Urdu Dilinin Zenginleşmesi-ne Olan Katkıları------Prof. Dr. Kewal Dheer (India)
26) Prof. Dr. Halil Toker--------Dr. Yahya Saba (India)
27) Turkish and Urdu Proverbs-A Comparative Study/Türk Dili ve Urdu Dilindeki Atasözlerine Karşılaş-tırmalı Bir Bakış------Associate Prof. Nuriye Bilik-Nuriye Özenç. (Turkey)
28) Namik Kamal aur Nazim Hikmat kay Urdu Tara-jim/Namık Kemal ve Nazım Hikmet’in Urdu Diline Çeviri-leri------- Associate Prof. Dr. Soofia Yousuf (Pakistan)
29) Thoughts of Iqbal on the modernization period in Tur-key/Türkiye'nin modernleşme dönemine İkbal'in Bakışı--------Prof. Dr. Celal Soydan (Turkey)
30) Turkey Noveloon ka Pakistan main mouashrti musraf ( Orhan Kemal , Yasar Kemal aur Orhan Pamuk kay No-veloon kay Noveloon kay hawaley sey)/Türk Romanlarını Pakistan Toplumu Üzerindeki Etkisi-------- Prof. Dr. You-suf Khusk (Pakistan)
31) Pakistani Jamiaat meyN Tahqeeq u Tadrees kee Nai Soorat-e haal-Urdu key hawalay say/Pakistan Üniversi-telerinde Araştırmalar ve Eğitim Yöntemleri Üzerine Bir İnceleme------ Associate Prof. Zia-ul-Hasan (Pakistan)
32) Urdu Zaban meyN Turki afsanooN kay Tarajim-Eyk Jaiza/Türk Öykülerinin Urdu Diline Çevirileri----Dr. Muzzamila Shafique (Pakistan)
33) Saltanat-e Osmania se mutaliq Urdu me Pakistani darsi kutub/Osmanlı Devleti ile ilgili Pakistan’da Yayım-lanan Ders Kitaplar--------Dr. Sheema Rabbani (Pakistan)
34)Mera Sultan say Ataturk ki Awami Jumhooriat tak/Sultan Süleyman’dan Atatürk Cumhuriyetine-----Afzaal Rehan (Pakistan)
35) Shibli Noumani aur un ka safarnamah “Safarnama-e Room o Misr o Sham”/Şibli Numani ve “Sefername-i Rûm-Mısır ve Şam” Adlı Seyahatnamesi------ Prof. Dr. Khalid Nadeem (Pakistan)
36) Urdu in Turkey and Akhbar-e Urdu/Türkiye’de Urdu-ce ve Ahbar-i Urdu-------Dr. Muhammad Ashraf Kamal (Pakistan)
37) Turk Students learning Urdu in Pakistan: History, Problems, Suggestions / Pakistan'da Urdu Eğitimi Alan Türk Öğrenciler: Tarihi Süreç, Problemler, Öneriler---- Dr. Zafar Ahmed (Pakistan)
38) Urdu ki ibtedai Nasho wo numa mein Turkon ka his-saa na hawalae Dakhan/Urdu Dilinin Gelişim Aşamala-rına Türkler’İn Katkısı-------- Dr. Saleem Mohuiddin (In-dia)
39) Jadeed Urdu Nazm meyN Zikr-e Turki/Modern Urdu Şiirinde Türkiye------Dr. Asif Zahri (India)

Monday, February 16, 2015

Pakistan ne demek? پاکستان کا مطلب کیا ہے؟ ۰

Habib Calib'in tüm basitliğiyle ciddiye aldığı bu soru 68 yıldır soruluyor. Pakistan ismi nerden geliyor? Neden bölünme gerçekleşti? Kim karar verdi? Nasıl oldu da oldu?

1944'te Sialkot'lu bir öğretmen Aşgar Sovdai 2 satırlık bir şiir yazar: Pakistan ka matlab kya hein?/ Lailaheillallah (Pakistan ne demek? / Lailaheillalah), bu şiircik o kadar tutar o kadar akılları alır ki yıllar sonra Muhammad Ali Cinnah bağımsızlıkta bu şiirin payı %25'tir der. Ve fakat Muslim League hiçbir zaman bu şiiri onaylamaz, lakin gayri resmi şiiri olur, halk arasında bugüne dek 'Pakistan ideolojisi'nin özetidir.

*Anwar Iqbal'in slogan üzerine yazısına bir bakın.

Keşmir'den işgale karşı

Kudretullah Şahab'ın özyaşamöyküsü Şahabname'deki meşhur bir kısımda Keşmirli aşçısı Ramazan'la beraber Cinnah'ı dinler. 3 Haziran 1947, Cinnah Hindistan'ın taksimatını anlatıyor radyoda. Ramazan çok heyecanlıdır dualar eder. Sorar, Pakistan ne demek biliyor musun, neyden yapılır deyince 'lailaheillallah' der (sağcı arkadaşların şimdiden gözleri doldu biliyorum).

Habib Calib tekrar soruyor, basitliğiyle içi boşluğuyla hududsuz kapsayıcılığıyla anlamsızlaşmış bu sloganı ağızlara pelesenk edenlerin tekelinden alıyor ve bir yaşamak meselesi olarak koyuyor. (Sahi 'Türkiye' ne demek? İsmet Özel bu role soyunmadı mı? Yeni bir slogan, yeterince boş, olabildiğine putperest.) Diğer şiirlerinde de aynı stratejiyle iktidarın sözlerini zehirlemeyi tercih eder.

Pakistan ne demek?
Ekmek, elbise ve ilaç
Küçüğünden başını sokacağın bir ev
Gönül ister ki ücretsiz eğitim
Vallahi ben hep Müslüman kaldım
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Amerika'nın sadakası için anırma
Gülmeyin ey insanlar
Dokunmayın demokrasiye
Tutunun özgürlüğünüze
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

El koy topraklarına ağaların
Al hırsızlardan değirmenleri
Karanlıklardan çıkar ülkeyi
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Sınırlar, Sind, Baluçistan
Bunlar Pencab'ın canı
Ve Bengal ki hepsinden güzel
Ah etmesin dudakları
Pakistan ne demek?
   La ilahe illallah...

Bu en temel şey öyleyse
Verin halka özgürlüğünü
Darmaduman edin gaspçıları
Hakikate mazhar olanlar söyler hakkı
Pakistan ne demek?

   La ilahe illallah...







Saturday, February 14, 2015

Faiz Ahmad Faiz'den ''Göreceğiz!''

Mustafa Subhi Bakü'de Şark Halkları Kongresi'ne gittiğinde kayıt formunda din hanesine 'İslam' yazar, şehadetini bugüne dek Müslümanların dert etmemesi siyaseten müflisliğin bir başka ifadesi. Müşir Kidwai'den Ubeydullah Sindi'ye, Subhi'yle aynı dönemlerde sömürge olarak yaşayan Hint Müslümanları Sovyet Devrimi'ne pek sevinir, İslam'ın Bolşeviklikle çatışmadığını söyleyen risaleler yazarlar. Sovyetlerin tüm sömürülenlere özgürlük çağrısı karşılık bulur. 

Türkiye'deki her mankurt müslümanın ağzından sular damlatan Hindistan Hilafet hareketinde de Bolşeviklik tutulur. Aligarh'tan Türkiye'de Kurtuluş Savaşı'na destek için yola çıkan 100 öğrenci Taşkent'de dönemin meşhur Marksistlerinden Menapandra Roy'la (Stalinist Nazım'ın Roy Dranat'ı) karşılaşır, Roy grubu ikna eder ve 50si Türkiye'ye devam ederken diğer 50 Moskova'ya Devrimci Doğu Halkaları Üniversitesi'ne gider. Şevket Osmani gibi öncü kişileri doğuran bu Hilafetçi ekip döndüklerinde Hindistan Komunist Partisi'ni kurar. Evet tane tane söyleyeyim, Hint Komunist Partisi'ni Müslümanlar kurar. 

Komunistler ülkenin taksimine en baştan karşı çıktı. Terakki Pesend Tahrik namvar edebi hareket Parti'yle münasebet üzereydi. Faiz Ahmad Faiz'de bu dönemde yetişti. Hindistan'ın Bolşevik Müslümanlarından. 

Göreceğiz! /ہم دیکھیں گے Faiz'in en meşhur şiirlerinden, Ziya'ül Hak dönemine isyanın şiiri. İslamlaştırılma adı altında halkın devlet dinine tabi kılınmasına isyan. 6.dk'nın başlarında sesi açarsınız 'inkilab zindabad' (Yaşasın Devrim!) seslerini duyabilirsiniz.

Ikbal Banu bu şarkıyı söylediğinde sari (Hindistan'da kadınların en temel aksesuarı) Hindu kültürüne ait diye yasaklanmıştı, 84'te Lahor'da Banu sahnede siyah bir sari giyer, ve başlar:





Göreceğiz
Olacak, biz de göreceğiz
Göreceğiz

Vadedilen o günde
Levh-i Mahfuz'da yazılmış

Göreceğiz

Zulümden mürekkep dağlar
Pamuk gibi savrulduğunda
Biz mahkumların ayakları altında
Arzın  kalp atışları duyulacak
Ve ehl-i hükümün üzerinde
Yıldırımlar parçalanacak

Göreceğiz

Allah'ın arzının Kabe'sinden
Tüm putlar kalkacak
Haram sayılan biz alnı paklar
Bizleri başköşeye alacaksınız
Bütün taçlar atılacak
Tüm tahtlar alaşağı olacak

Göreceğiz

Geriye Sadece Allah'ın namı kalacak
Gayb ve hazır olan
Manzar ve Nazır olan
Ene'l Hak narası yükselecek
Sen de ben de parçasıyız bunun
Hüda'nın yaratması hükmedecek
Sen de ben de parçasıyız bunun

Göreceğiz
Olacak, biz de göreceğiz
Göreceğiz


ہم دیکھیں گے، ہم دیکھیں گے
لازم ہے کہ ہم بھی دیکھیں گے

وہ دن کہ جس کا وعدہ ہے
جو لوح ازل میں لکھا ہے
جب ظلم و ستم کے کوہ گراں
روئی کی طرح اڑ جائیں گے
ہم محکوموں کے پائوں تلے
یہ دھرتی دھڑدھڑدھڑکے گی
اور اہل حکم کے سر اوپر
جب بجلی کڑ کڑ کڑکے گی
جب ارض خدا کے کعبے سے
سب بت اٹھوائے جائیں گے
ہم اہل سفا مردود حرم
مسند پہ بٹھائے جائیں گے
سب تاج اچھالے جائیں گے
سب تخت گرائے جائیں گے

بس نام رہے گا اللہ کا
جو غائب بھی ہے حاضر بھی
جو ناظر بھی ہے منظر بھی
ااٹھے گا انا الحق کا نعرہ
جو میں بھی ہوں اور تم بھی ہو
اور راج کرے گی خلق خدا
جو میں بھی ہوں اور تم بھی ہو
لازم ہے کہ ہم بھی دیکھیں گے۔۔۔

Thursday, February 12, 2015

Umrao Can'ın Gazeli ''Kalp nedir ki?''

20.yy Urduca şiirinin ve Hindistan sinemasının en mühim isimlerinden Şehriyar, Umrao Can'ın efsanevi film uyarlaması için bir dizi gazel yazdı. Bugün Bollywood sayesinde Urduca kelimeler her zamankinden daha yaygın, çünkü bu sinemanın ortaya çıkışıyla beraber senaristlerin ekseriyeti ülkenin edebiyatçılarından çıktı. Urduca bu dönemde -50'ler- halihazırda ilerici bir dildi. Burada ilericiden kasıt Avrupai vs. değil, Terakki-pesend Tahrik namvar bir edebiyat hareketi sebebiyle Urduca edebiyat Hindistan çapında sosyal meselelerin, solculuğun, kamusal alanın dili haline geldi. Şehriyar bu dönemin insanlarından yazdığı harika senaryolar, gazeller hala zinde.

Mirza Hadi Rüsva'nın yazdığı 'Umrao Can Ada' (امراؤ جان ادا) Urduca'nın ilk romanlarından. Rüsva'nın Umrao Can'a hayatını anlattırdığı bir muhavere şeklinde terkib olunmuş, 1857 öncesi Hindistan elitinin dünyasını anlatması bakımına çok önemli bir eser. Umrao 'odalık' ya da 'fahişe' değil, bir tevaif -zenginlerle oturup kalkan kısa sürelerle evlenebilen yarı bağımsız okuma yazma bilen çeşitli sanatlar icra eden kadınlara deniliyor. Kitap birçok dile çevrildi, tabiki Türkçesi yok. 

Asha Bhosle söylüyor, başrol oyuncusu Rekha Kathak denilen dansı icra ediyor. Keşke bizim de böyle güzel geleneklerimiz kalaymış Osmanlı'dan, hüllecilik vs tüm güzellikler kayboldu.



Umrao Can'ın Gazeli ''Kalp nedir ki?''

dil çiz kiya hai? aap merii can liijiye
Kalp nedir ki? Al canımı


bas ek baar meraa kahaa maan lijiye
Ama bir kez olsun, kabul et:


is encumen men aap ko aanaa hai baar baar
tekrar ve tekrar bu meclise geleceksin


divaar-ı-dar ko ghaur se pahchaan liijiye
Duvarları kapıları iyi öğren


maanaa ki doston ko nahiin dostii kaa paas
Doğrudur dostlar dost kalmazlar 


lekin yah kyaa ki ğayr kaa ihsan liijiye?
Ama bu demek mi elalemin ihsanına muhtaç kalalım

kahiye to asuman ko zemin par utaar laaye.n
Eğer istersen gökyüzünü getiririm ayaklarına

müşkil nahin hai kuçh bhii agar Thaan liijiye
Eğer gerçekten istemişsen hiçbirşey müşkil değil

dil çiz kiya hai? aap merii can liijiye
Kalp nedir ki? Al canımı

bas ek baar meraa kahaa maan liijiye
Ama bir kez olsun, kabul et.

Wednesday, February 11, 2015

Habib Calib'den iktidarın danışmanlarına

Habib Calib 20.yy Urduca şiirin toplumsalcı protest kanadının en incelikli en keskin isimlerinden biri. Her şiiri olay olur, her şiiri ezberde kalır, her şiirinden hapse yatar. 1958-69 arası darbeyle başagelen, Bangladeş'teki katliamların, savaşın ve bölünmenin sorumlusu Eyüp Han (Ayub Khan) yönetimdeyken yazar bu şiiri, bir başka şair vesilesiyle.

polis destan yazıyor, Calib cop yerken

Nasıl Türkiye'de her yandaş vakfa bir tekke, iktidara sakilik eden her entellektüele-akademisyene bir köşe, bir makam, bir kadro düşüyorsa, Eyüp Han'da herkesi yemlemeyi adet edinmişti. Milli Marş'ın yazarı Hafız Celandari'de bunlardan biriydi, birgün Calib sahib zat-ı alileriyle karşılaşır, Hafız'da danışmanlık işinin yoğunluğundan yakınır.

Müşir (danışmanlar) şiiri buradan doğar. Aşağıdaki vidyoda bu karşılaşmayı anlatıyor: ''nasılsınız efendim dedim, sanki sizinle konuşarak bir kıyak geçiyordu, Yukarı'ya (uppar) danışman oldum dedi, Allah'a mı dedim?, hayır be aptal Eyüp Han'a, gece 3te arıyor, Hafııız napayım söyle...'' Habib Calib tabi dayanamamış siyasi hiciv klasikleri arasında giren bu şiiri yazmış.

Geçmişte yatsıdan sabaha konuşa konuşa İslam devleti kuran, anayasasını yazan abilerin hepsi bugün danışman oldu. Davutoğlu'sundan Ahmet Öztürk'üne, MİT'e katılan Nuh Yılmaz'dan dünyanın mühim Molla Sadra uzmanlarından İbrahim Kalın'a herkes -Habib'in deyişiyle- ''Allah'ın Nuru'' sandıkları efendilerine çevirdiler kıbleyi. Türkiye Pakistan'laşıyor, ATÜT tartışmalarına malzeme olacak kadar feodalleşiyor. Sevgili danışmanlar, sizden geriye necis bir ülke, hamasetten çatlamış toprak, ve kuzeyi göstermeyen pusulalar kalacak.

Habib Calib'in Külliyatı burada, sf 140-143 arasında bu şiir.



Müşir / Danışman

Ona dedim ki
Bu yüz milyon
Cehlin zirvesi
Zihinleri uykuda.
Her ümit hüzmesi
Kayboluyor karanlığın içinde.
Doğru bu haber,
Çoktan mefta olmuşlardı,
Bir halk ki bilinçsiz,
Ve yaşam bulaşmış onlara
Ve sen de
Dertlerine deva var

Ona dedim ki
Ona dedim ki

Sen Hüda'nın nurusun
Aklın ve bilincin mücessem halisin,
Tüm vatan seninle,
Ve varlığın sebebiyle
Mümkün mülkün necatı!
Sen yeni bir sabahın güneşisin
Sadece gece, senden sonra
O konuşan üç beş kişi,
Şer işler peşinde hepsi!
Kopar dillerini,
Sık boğazlarını.

Ona dedim ki
Ona dedim ki

Belagatlerinden gurur duyanlar
Dilleri lal olmuş,
Sessizlik hakim toplumda,
Misali görülmemiş bir fark var belli
Dünle bugün arasında
Kendi seçimleriyle, senin hükmünde
Bir halk hapiste

Ona dedim ki
Ona dedim ki

Çin
Çin bizim dostumuz
Ona canımız feda
Fakat oradaki nizam!
Aman uzak duralım ondan
Uzaktan edelim selam
Bu yüz milyon üçkağıtçı
Derler onlara avam,
Tabi ki hükümran olamazlar, ama
Sen! Sen! Sen! Sen hakikatsin, birer yanılsama onlar
Ve işte şudur duam:
Kal Hep Başkan!

Ona dedim ki
Ona dedim ki


ASLI:



میں نے اس سے یہ کہا
یہ جو دس کروڑ ہیں
جہل کا نچوڑ ہیں
ان کی فکر سو گئی
ہر امید کی کرن
ظلمتوں میں کھو گئی
یہ خبر درست ہے
ان کی موت ہوگئی
بے شعور لوگ ہیں
زندگی کا روگ ہیں
اور تیرے پاس ہے
ان کے درد کی دوا
میں نے اس سے یہ کہا
تو خدا کا نور ہے
عقل ہے شعور ہے
قوم تیرے ساتھ ہے
تیرے ہی وجود سے
ملک کی نجات ہے
توہےمہرِ صبح نو
تیرے بعد رات ہے
بولتے جو چند ہیں
سب یہ شرپسند ہیں
ان کی کھینچ دے زباں
ان کا گھونٹ دے گلا
میں نے اس سے یہ کہا
جن کو تھا زباں پہ ناز
چُپ ہیں وہ زباں دراز
چین ہے سماج میں
بے مثال فرق ہے
کل میں اور آج میں
اپنے خرچ پر ہیں قید
لوگ تیرے راج میں
آدمی ہے وہ بڑا
در پہ جو رہے پڑا
جو پناہ مانگ لے
اُس کی بخش دے خطا
میں نے اس سے یہ کہا
ہر وزیر ہر سفیر
بے نظیر ہے مشیر
واہ کیا جواب ہے
تیرے ذہن کی قسم
خوب انتخاب ہے
جاگتی ہے افسری
قوم محوِ خواب ہے
یہ ترا وزیر خاں
دے رہا ہے جو بیاں
پڑھ کے ان کو ہر کوئی
کہہ رہا ہے مرحبا
میں نے اس سے یہ کہا
چین اپنا یار ہے
اس پہ جاں نثار ہے
پر وہاں ہے جو نظام
اس طرف نہ جائیو
اس کو دور سے سلام
دس کروڑ یہ گدھے
جن کا نام ہے عوام
کیا بنیں گے حکمراں
تُو ‘یقین‘ہے یہ ‘گماں‘
اپنی تو دعا ہے یہ
صدر تو رہے سدا
میں نے اس سے یہ کہا
Çeviriyazım:

Meine us se ye kaha 
Ye jo das crore hain, 
Jehl ka nichor hain, 
Inki fikr so gayi, 
Har umeed ki kiran 
Zulmaton me kho gai 
Ye khabar darust hai 
Inki maut ho gai 
Be shaoor log hain
Zindagi ka rog hain
Aur tere paas hai 
Inke dard ki dawa  

Meine us se ye kaha 
Meine us se ye kaha 

Tu khuda ka noor hai
Akl hai shaoor hai 
Qaum tere saath hai 
Tere hi wajood se 
Mulk ki najaat hai 
Tu hai mehr-e-subh-e-nau 
Tere baad raat hai! 
Bolte jo chand hain 
Sab ye shar pasand hain! 
Inki kheench le zabaan
Inka ghoont de gala 

Meine us se ye kaha
Meine us se ye kaha

Jin ko tha zaban pe naaz 
Chup hain wo zaban daraaz 
Chain hai samaaj me
Bemisaal fark hai 
Kal me aur aaj me
Apne kharch par hain qaid 
Log tere raaj me 

Meine us se ye kaha
Meine us se ye kaha

Cheen
Cheen apna yar hai 
Us pe jan nisar hai 
Par wahan jo hai nizaam 
Us taraf na jaayiyo 
Us ko door se salaam 
Das crore ye gadhe 
jin ka naam hai awaam 
Kya banain ge hukmaran 
Tu!, tu!, tu! yaqeen hai ye gumaan 
Apni to dua hai ye 
Sadr tu rahe sada 

Meine us se ye kaha
Meine us se ye kaha



Sunday, February 8, 2015

Halil Calib'in 1984 Referendumuna cevabı / ریفرنڈم

1984'teki ''Ziya'ül Hak versus Ziya'ül Hak'' seçiminde  İslam mı, kafirlik mi sorusuyla referanduma giden Pakistan'da Halil Calib durmaz tabi, referandum günü iki arkadaşıyla arabaya atlar Karaçi'yi gözlemler, akşamına o meşhur şiir hasıl olur. Şiirin be-mağni be-hengam tha dizesi muhteşem, seçmekten alıkoyulduğumuz seçimlerin tarigi 'anlamsızlığın hengamesizliği'. 2000sonsuza dek iktidarını yeniden üretme hülyasına kapılmış bir iktidarda  pek tabii  ki daha çok farkına varıyoruz hayatın evlere sıkışmasını. Yeni iç güvenlik kanunuyla muhalif olmanın suçlaştığı ülkede sokaklara cinler musallat olmuşçasına yaşam ricat ediyor.

Referandum

Nereye kayboldu şehir
Ya cin bastı ya da referandum

Kendilerini duvarların arkasına kitlemiş insanlar
Ve dışarıda devasa bir sessizlik

Birkaç sakallı vardı etrafta
Tutuyorlardı matemini imânın

Merhumlar da oradaydı
Hakikatin cenaze alayında

19 Aralık'ta
Anlamsızlık hengame çıkartmadı

Ya hakim böyle karar aldı
Ya da gazetede bir reklamdı



ریفرنڈم

1984: Ziya'ül Hak'ın Pakistan'ı İslamileştirme Referandumu

Türkiye ne'leşiyor sorusunda neden hiç Pakistan'ı hatırlamıyoruz acaba? Türkiye'nin hem ideolojik ikizi hem de halklarımız kardeş. Pakistan'la müşterekliklerimiz hep vurgulanagelir de bir tahlile girişilmez. Biz de girişmeyeceğiz şimdilik, lakin bir vesika paylaşayım istedim.



Ziya'ül Hak 77'de iktidara geldi ve 88'e dek Pakistan'ı (pakilerin deyişiyle) al-Bakistan yaptı, selefileştirdi. 19 Aralık 1984'teki referandumda %98,5 EVET'le aşağıdaki ibret-âmiz metni 'Yeni Pakistan'ın temeli kıldı. 80'lerden beri Pakistan fikren ve madden çölleşiyor, sonu gelmez bir retorik İslamcılığına mahkum, herkesin herkesi dinle tedib ettiği, dinin herşey olduğu ve dolayısıyla hiçleştiği bir topluma dönüştü. Aşağıda bunun belgesi var.

Bu referandumda soru başka sonuç başka: referandum hukuken ziya'nın 5 sene daha Başkan kalmasını öngörüyor, ayrıca 1973 anayasasıyla kurulan İslami İdeoloji Konseyi'ni (Council of Islamic Ideology) temel yasama organı yapıyor. İnsan aklına yapılmış bir şaka gibi. 

*LA Times o vakit editöryelde durumun saçmalığına işaret etmiş, büyükelçinin itirazı da ayrıca okunmalı.


Referendum 

Kya ap sadr-e-Pakistan cenral [general] Ziya el-Haq ke us amal ke teyid karte hein co inhone pakistan ke gavanin ko quran-i haqim aur sunnat-i resul-i sallalahu aleyhi ve sellem ke mutabık islami ahkamat se hemahenk karne aur nazariye-i pakistan ke tahaffuz ke liyee şuruğ kya he umid kya ap is amal ko cari rakhne [okuyamadım] karne aur tanzim aur puraman? tariqe se iktidar-e huddam ke [okuyamadım] ko muntakil karne ki himayat kare hein.


Tercümesi:

Siz Pakistan başkanı Ziya'ül Hak'ın başlattığı 'Pakistan'ın kanunlarını Kuran-ı Hakim ve Sünnet-i Resulullah'a (sav) mutabık kılma ve islami hükümlerle uygunlaştırma, ve Pakistan ideolojisinin korunması için başlayan süreci, bu sürecin devam ve tahkimi için, barışçıl ve düzenli bir şekilde, iktidarın halkın temsilcilerine geçmesini onaylıyor musunuz?
Evet
Hayır 





not: 3. dil pancabça


Addendum, 1987 Türkiye'sinde Ziya, Kenan Evren'in konuğudur, ilkokul çocukları sokağa dökülerek Umre'ye uğurlanır.