İkbal'in mühim bir siyasi olduğu bilinse de Türkçe'de gerek Hint Müslümanları üzerine kaynakların yokluk derecesindeki kıtlığı gerekse şairliğinin tarihsel bir özne oluşunu unutturmasından dolayı pek dikkat çekmez. 20.yy'da İslamcılığı dönüştüren Reconstruction tercüme edildi defaatle, Rahim Acar'ınki en mükemmeli. Gelgeleli felsefe dışındaki yazıları daha yeni basıldı. 2011 yılında İnkilab yayınları İngilizce'den tercüme İkbal'in Konuşma ve Yazıları'nı bastı.
مطالعہ بیدل ۔ فکر برگساں کی روشنی میں ''Bergson'un Fikirleri Işığında Bedil'e dair Görüşler'' İkbal'in vefatından sonra yayınlanmış bir çalışması. Bergson'un yüzyıl başı Türkiyesinde olduğu gibi dünyanın her yerinde en büyük fikri otorite olduğunu unutmamak lazım. Bergsonizmin küreselliğine bir örnek bu metin, İkbal'in genel anlamda felsefi külliyatında da elan vital kavramının da eleştiri noktasında kullanımına bir örnek.
Karşılıklı okuyup çalışmak imkanı var: urducası, ingilizcesi
Ben ilk sayfayı çevirdim antreman olsun diye.
önce urduca sonra benim Türkçe tercümem sonra ingilizcesi var, ingilizcesinin ne kadar farklı olduğunu kendinizde görebilirsiniz. Tercüme'de emin olamadığım 1-2 yer var, bir iki danışayım tashih ederim.
Tercümem:
Bergson'un
Fikirleri Işığında Bedil'e dair Görüşler
Ekberabad'lı
Mirza Abdülkadir Bedil ali derecede bir müfekkirdi. Belki de Şankar Açarya'nın zmaanında
sonra Hindistan'ın en azametli müfekkir-şairi. Elbette Şankar Açarya son derece
akıllı bir mantıkçıydı. Katı varoluşumuzu ta ki orada mevcud bulunan evrenselin
soyut özü üzerindeki örtüyü kaldırabilmek için büyük bir acımasızlıkla (be-rahmi) tahlil etti. Bedil için, Şair
Bedil için tahlil taba'n sıkıntı doğuran bir şeydi, sanat dışı (gayr-i fenkarane) bir iş gibi geliyordu.
Bu özel alim meseleye son derece latif bir şekilde bakıyor, mevcud soyut özün yalnızca belli bir nokta-i nazardan görülebileceğine
işaret ediyordu. İşte takdire şayan [ifade]:
Tercümesi: Deryanın
yüzünü perdeleyemez dalga
Ey bihaber,bakıyorsun
kapalı gözlerle, ama perde nerede?
İlaveten müstakbel şiirde (derc-i zeyl) şairin bireye dair görüşlerini, kendisinin Civ
Atma'sında, görebiliriz:
[Tercümesi:] Şafak aslen karmakarışık ışık
zerrelerinin düzensizliği ve lakin bizler sanki somut bir şeymişçesine
bahsediyoruz ondan -münferid bir vahdet, bir maddeymişçesine.
Bedil diyor ki:
Bu dünya denilen sahradaki halat u esbab, bana şafak gibi, yanlış olduğu bilinen maddi alakalar şeklinde beni alıkoyduysa da benim fıtratım buna tahammül edemiyor.----
Bedil in the Light of Bergson
Mirza Abdul Qadir Bedil of Akbarabad is a speculative mind of the highest order, perhaps the greatest poet-thinker that India has produced since the days of Shanker. Shanker, however, is an acute logician who ruthlessly dissects our concrete sense-experience with a view to disclose the presence of the Universal therein. Bedil - a poet to whom analysis is naturally painful and inartistic deals with the concrete more gently and suggests the Universal in it by mere looking at its own suitable point of view:
"زموج پردہ بروے حباب نتواں بستAgain we have the poet’s vision of the individual (Jiv Atma) in the following verse:[22]
تو چشم بستہ اسے بے خبر نقاب کجاست"
“the wave cannot screen the face of the Ocean
O heedless observer, thou hast closed thine eyes, where is the veil”?
می کشم چو صبح از اسباب ایں وحشت سرا“The conditions (of life) in this wilderness of a world”, says Bedil, “have fastened upon me like the Dawn, the false charge of a concrete combination which my nature does not admit.”
تہمت ربطے کہ نتواں بست بر اجزاءے من
The dawn is nothing more than a. confused jumble of scattered particles of light, yet we talk of it as though it was something concrete, a distinct unity, a substance.
No comments:
Post a Comment